31 Temmuz 2014 Perşembe

Aslında 5 Sene, 3 Ay, 16 Gün ve Tahminen 3 Saat

      "2010, 2011, 2012, 2013, 2014... 5 sene olmuş." dedim.
- 5 seneden fazla oldu. 5 sene ve bilmem kaç ay.
- Ayları saymıyorum artık. 5 sene olmuş, ayların ne önemi var.
Güldü. Sigaralarımızdan birer nefes aldık.
"Artık koymuyor ama." dedim. "Alıştım. Bir şey görüyorum aklıma geliyorsun, sonra aklımdan gidiyorsun 5 dakika geçmeden. Bir şey oluyor seni çok arıyorum, sonra normal devam ediyorum."
- Herkes gibi yani?
- Herkes gibi değil. Kim 5 yıl boyunca buna katlanır ki? Benim gibi saplantılı ve dangalakların sayısı azdır.
Tekrar güldü. Sigaralarımız bitmek üzereydi. Benimkini söndürdüm. Daha 3 nefeslik sigara vardı orada gibisinden ufak bir sitemde bulundu.
"Seninle bunları konuşmak bile garip." dedim ufak bir sessizliğin ardından. Zihnimde olan bitenlerden haberi yoktu tabi. Söylemedim ona. Çoğunlukla sustuk, konuşmalarımızsa genelde ottan boktan şeylerdi. Bir ara ona verdiğim bagetlerin babaannesi tarafından oklava olarak kullanılma girişiminden bahsetti, ben de ona ait hiç bir şeyi çevremde bulundurmadığımdan bahsettim.
...
- Kalkalım mı?
- Olur.
Pasajdan çıkana kadar yürüdük bir süre. "Ne tarafa gideceksin?" diye sordu. Bir fikrim yoktu. Bir şey demedim. Pasajdan İstiklal Caddesine çıkınca meydan tarafına gideceğini söyledi. İçim bir garipti. bir seneden fazla olmuştu görmeyeli. Elimi bir yanağına götürüp öbür yanağından uzunca öptüm. Beklemiyordu galiba. "Belki bir daha göremem" dedim. Gülümsedi tekrar ve meydana yöneldi. Ben de tam aksi istikamette kendime yöneldim. Sevip sevmediğinden emin değildim, belki sadece acıyordu bana ama bir şeyden emindim. Zamanın ne kadar kısa olduğunu anlayamıyordu bir türlü. Eğer seviyorsa bu kadar kısa bir hayatta ayrı kalmanın ne kadar saçma olduğunu bilmiyordu. O benden ayrıyken hava hep dokuz kuvvetindeydi, bütün denizler de sekiz. Bilmiyordu, zaten söylesem de anlamazdı.
      Sonra yürüdüm. Çok yürüdüm. Aklımda bu cümleler ve daha fazlası sağa sola uçuşuyordu. Bir kaçını yakalayıp buraya hapsettim. Diğerleri ne onun ne de benim ulaşamayacağı yerlere gittiler. Aynen birazı dışında ayrı geçirilen 5 sene, 3 ay, 16 gün ve tahminen 3 saat gibi.

                                               
                                       "Geçiyor aylarım, yıllarım, gecelerim sevda zindanlarında"
                                                     Fikret KIZILOK - Yeter ki

29 Temmuz 2014 Salı

Saf Belirsizlik

  
 29 Temmuz 2014 Salı, 21:05.

      Bir şeyler yazma ihtiyacı hissedip bilgisayarımın başına geçtim. Hava deli gibi sıcak, rüzgar esmiyor ve ben neden yazmaya ihtiyaç duyduğumu kestiremiyorum. Durum alabildiğine karmaşık. Olaylar, sebepleri ve sonuçları arasındaki ilişki gayet iç içe geçmiş durumda ki herhangi bir olay gereksiz ve anlamsız bir biçimde yazmaya ihtiyaç duymama sebep olmuş olabilir. Öylece karanlıkta oturmuş bunları düşünüyor ve yazıyorken yaşadığım bu karmaşık duruma ek olarak yazma ihtiyacımı giderecek doğru kelimeler de bir şekilde kendini gizliyorlar. Saf bir belirsizlik durumunun içerisindeyim anlaşılan. Evet, tam bir “saf belirsizlik”. Farkına varmadan yazdığım bu betimlemeye bakarak içinde bulunduğum durum hakkında bir şeyler anlatabilirim.
      Bu belirsizliğin içinde tam olarak ne yazabilirim? Belirsizlik anlatılamadığı için, tasvir edilemediği için adı belirsizlik değil midir zaten? Sözlük anlamı "Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem." olan bir şeyi nasıl anlatabilirim? Biraz önce durumumu farkında olmadan “saf belirsizlik” olarak betimlemeye çalışmıştım. Sıradan bir belirsizlik tasvir edilemez ama belki saf bir belirsizlik anlatılabiliyordur yada saf bir belirsizliği tasvir edebilecek kelimeler az da olsa vardır. Her neyse.
      Rüzgar esmiyor, hava çok sıcak ve her yer karanlık. Ben Kayıp Seyyah. Bir belirsizlik içinde oturmuş anlaşılma çabası gütmeden bir şeyler anlatmaya çalışıyorum.Bu şarkıyla da bu yazının sonunu getiriyorum.